Sevgili dostlar; yazı ile uğraşanlar bilir, genellikle başlık bulmak zordur. “Acaba içerikle tam uyumlu oldu mu?” ya da “Yeterince kısa ve etkileyici mi?” gibi sorular yazarın kafasını uzun bir süre meşgul edebilir. Kimi zaman içine sinmez düşünür durursun. Hatta birkaç gün kafada demlenmeye bırakırsın. Kimi zaman da hiç zorlanmazsın bile. Tıpkı Eskişehir’i konu aldığım bu yazının başlığında olduğu gibi. Sanat ve Kültür kelimeleri bir şehri ancak bu kadar güzel yansıtabilir ve ona ancak bu kadar güzel yakışabilir 😊

Yıllardır kendimi Batı Akdeniz ve Ege kültürüne daha yakın hisseder, oralarda yaşamanın hayalini kurarım. Bunda elbette deniz kenarında rahatça büyümüş olmamım etkisi büyük. Gözlerim gittiğim yerlerde hep deniz arar. Fakat geçen yaz yaptığımız birkaç günlük Eskişehir turu ile ilk defa bütün bu düşünceler kafamdan silindi ve bir Anadolu kentini gezerken ilk defa böylesine keyif aldım, kendimi oraya ait hissettim 😊

Peki neden Eskişehir beni bu kadar etkiledi? Kentte ilk olarak nereler görülmeli ve neler yapılmalı ?


Tarihi Odunpazarı Evleri ve Müzeler:

Öncelikle Eskişehir’e geliyorsanız ilk görmeniz gereken yer mutlaka Odunpazarı olmalı. Özellikle sanatı ve tarihi seviyorsanız restore edilmiş ve pek çoğu müze haline getirilmiş Tarihi Odunpazarı Evleri’nin arasında kaybolacak, bir müzeden diğer müzeye geçerken çağ atlayacaksınız 😊 Balmumu Müzesi, modern ve çağdaş eserlerin sergilendiği Modern Müze, Milli Mücadele Dönemi’nden pek çok eserlerin sergilendiği Kurtuluş Müzesi, fotoğraf severlerin bayılacağı Osman Yaşar Tanaçan Fotoğraf Müzesi, Ahşap Eserler Müzesi, Ataol Behramoğlu Kitaplığı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi Odunpazarı’nda gezebileceğiniz müzelerden sadece birkaçı.

Size tavsiyem yetkili birisinden rehber broşür almanız ve ona göre gezmeniz. Görülecek o kadar çok yer var ki. Biz gezerken belediyenin yetkilendirdiği bir genç hem bize broşür vermişti hem de nereyi hangi sıra ile gezmemiz gerektiğine dair bilgilendirme yapmıştı. Bu bile işi ne kadar ciddiye aldıklarını gösteren bir uygulama. Çok sıcak olmasına rağmen bütün gün hemen hemen her müzeye girip keyifle ve büyük bir hayranlıkla gezdik. Siz de en az  bir iki günü sadece Odunpazarı’na ayırın ve mutlaka her müzeyi tek tek görün, el sanatları çarşısını gezin ve rengarenk tarihi konakların arasında adımlayın. Çok şey kazanacaksız 😊


Porsuk Çayı, Adalar Bölgesi ve Kafeler

Odunpazarı’ndan Porsuk Çayı’na doğru giderken mutlaka Hamamyolu Caddesi’ni kullanmalısınız. Trafiğe kapalı bu cadde ülkede görebileceğiniz en tatlı, en renkli caddelerden birisi. Pek çok sanat eserinin sergilendiği bir Sanat Köprüsü’nü de ilk defa burada gördüm. Yalnız köprüde değil, caddenin çeşitli yerlerinde de sanatsal çalışmalar kendini gösteriyor. Ağaçların gölgesinde veya kafelerde oturup soluklanan insanların, parklarda oynayan çocukların, dükkanların, heykellerin, su havuzlarının ve cam süslemelerinin arasından ilerlerken insan zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Tüm bunların şokunu atlatamadan caddenin sonunda bir başka güzellik sizi karşılıyor, Porsuk Çayı.

Daha ilk dakikadan burasının neden Eskişehir denilince akla ilk gelen yer olduğunu anlıyorsunuz. Çayın Adalar Bölgesi olarak adlandırılan bu yeri; birbirinden güzel kafeleriyle, çevre düzenlemesiyle, köprüleriyle, gondol ve bot turlarıyla kentin şüphesiz en canlı bölgesi. Avrupa’nın Venedik, Amsterdam, Milano gibi kanallarıyla ünlü şehirlerini görmüş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Eskişehir’in onlardan aşağı kalır hiçbir yanı yok. Porsuk Çayı kenti ziyaret edenlerin mutlaka görmesi ve keyfini çıkarması gereken ülkenin en güzel şehircilik planlaması örneklerinden birisi.


Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi ve Sazova Parkı:


Eskişehir’e gelmişken mutlaka görmeniz gereken iki önemli yer daha var. Eti Arkeoloji Müzesi ve Sazova Parkı.  Gittiğim her yerde müzeleri, özellikle arkeoloji müzelerini gezmeye özen gösteriyorum. Böylesine tarihi zenginliği olan bir bölgenin arkeoloji müzesini gezmemek de olmazdı. Tam da tahmin ettiğim gibi içerisinde pek çok uygarlığın eserlerini görebileceğiniz çok geniş bir arşiv var. Yanılmıyorsam küp mezarları da ilk defa burada görmüş ve çok etkilenmiştim. Yazıtında “Yaşarken hayatın tadının çıkar! Çünkü yaşarken hiçbir şeyi buraya getiremiyorsun!” mesajını veren Aurelius Nestor’un Lahdi’de bu müzede. Aurelius’a katılmamak elde değil 😊

Bir diğer yer ise Sazova Parkı. Burası genellikle çok fazla önerilen ve ziyaretçisi bol olan oldukça büyük bir park. Park denilince aklınıza sadece ağaçları, yürüyüş ve oyun alanları olan yeşil bir alan gelmesin. Sazova Parkı aslında bir Bilim, Sanat ve Kültür Parkı. Yetişkinlerin de güzel vakit geçirebilecekleri bir yer ama çocuklar için park adeta bir masal diyarı diyebilirim. Çeşitli oyun alanları, Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Hayvanat Bahçesi, Esminyatürk, Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi, Bilim Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi gibi ziyaretçilerin bilhassa çocukların hayal ve duygu dünyalarını geliştirebilecekleri, zenginleştirebilecekleri çok önemli alanlara sahip. 

 

Eskişehir’in görülmesi gereken elbette daha pek çok yeri var. Fakat 3-4 gün içerisinde rahatlıkla gezip görebileceğiniz bu yerler önceliğiniz olsun. Benim bile bu yazıyı yazarken yeniden gidip gezesim geldi. Teşekkür ederiz Yılmaz Büyükerşen. Bir kenti böylesine kısa bir zamanda ülkenin hatta dünyanın en güzel şehirlerinden biri haline getirdiğiniz için. Sanırım yakın zamanda bir Eskişehir turu yine beni bekliyor 😊

 

Categories: Eskişehir